Delege yapısı ile birlikte sadece bu argüman dengeyi değiştirmeye yetmeyebilir.
Kaldı ki, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nde Rifat Hisarcıklıoğlu örneğinde olduğu gibi birçok Ticaret Odası ve Sanayi Odası'da görev süreleri tartışılsa bile değişim için yeterli ortamı oluşturmuyor bu durumlar.
Yine Esnaf Kredi Kefalet Kooperatifi Başkanı Bahri Şarlı da çok uzun zamandır görev yapıyor.
Hem Bursa'da hem de üst kurullarda yönetici.
Bursa esnafı için kritik görevlerden söz ediyoruz.
Ama bu argüman Şarlı karşıtlığı için seçimleri kaybetmesi adına yeterli bir güce dönüşmüyor.
Dahası rakip de çıkmıyor.
Çünkü delege yapısını irdelemek gerekiyor.
Delegeler başarılı görüyorsa ve değişim için ihtimal düşükse rakip çıkması da mümkün olmuyor.
Ayrıca Bahri Şarlı Bursa esnafı için bir şans diyenlere itiraz edilmesi de doğru değil.
Bursa'da başka biri seçilse aynı şekilde üst kurullarda görev alabilecek mi?
Burada ilginç bir durum var.
Eğer söz konusu karşıtlık tezi başarılı olursa yani Arif Tak karşıtlığı seçimi kazanacak bir argümana dönüşürse Bursa'da Bahri Şarlı'nın değişimi için de cesaret oluşabilecektir.
"Şarlı'nın değişimi" kolay değil desek de karşıtlık tezi umut verebilir.
İhtimal vermiyoruz ama Arif Tak karşıtlığı başarılı olursa söz konusu tez sinerjiye dönüşebilecektir.
Bilindiği üzere BESOB'ta seçim tarihi 15 Mayıs.
Ve 3 aday var:
Arif Tak, Fahrettin Bilgit ve Ali Özkan İlhan.
3 adaylı olması bize göre Tak karşıtlığına göre daha önemli bir gösterge.
İlhan geçmişte Tak'ı destekleyen ekiple birlikte hareket etmiş olarak bilinmekte.
Bir anlamda Tak'ın oylarını böldüğü yorumları yapılıyor.
Ayrıca diğer aday Bilgit, Tak'ın yardımcısı konumundaydı.
Hem daha iyi eleştirebilecek avantajı var hem de birlikte görev yapmasından dolayı eleştirilecek dezavantajı söz konusu.
Tak'ın çok uzun süre görev yapıyor olmasının önemli bir argüman olduğu inkar edilemez elbette.
Ama tek başına yeterli olmadığını savunuyoruz.
Sonuç olarak BESOB başkanlığı seçimi Bursa'da bir heyecan yaşatıyor.
Bunu görüyoruz.
Üç aday da değerli.
Adayların her biri bu görevi yapabilecek durumda.
Ekipleri de aynı şekilde.
Sadece "ben daha iyisini yaparım" yarışı bu.
En azından öyle olması gerektiği gerçeği var.
Buradan hareketle yarışın ahilik anlayışına uygun bir şekilde yapılması en büyük arzu olsa gerek.
Süreçte rekabet olması doğal.
Yeter ki, ilkelerden taviz verilmesin.
Sonucu delegeler belirleyecek.
Dışarıdan varsa siyasi müdahalelerin de tıpkı karşıtlık gibi tek başına yeterli olmayacağını düşünüyoruz.
Tüm argümanların tek bir hedefe yönelmesi halinde başlıkta belirttiğimiz tez doğru çıkabilecektir.
Aksi halde karşıtlık söylemi bir yere kadar etkili olacaktır.