AKP'nin ve Cumhur ittifakının yarattığı cehennem, ülkemizin yoksulları üzerinde derin bir tahribat yaratmış durumdadır. Geçinmek için emeğinden başka hiçbir şeyi olmayan insanlar yok sayılmakta ve şartlar her geçen gün ağırlaşmaktadır. Bu ağır tablonun ışığında şu net olarak görüyor ki, yoksul halkımızın mücadelesini verebilmek için, farklı bir siyasi bilince ve örgütlenme modeline ihtiyacımız vardır.
17 Eylül'de yapılacak olan il kongremize de işte bu bilinçle gidiyoruz.
Siyasetimizin merkezine sol anlayışı almadığımız taktirde, düşlediğimiz halkçı iktidara ulaşamayacağımız açıktır. Bizler, bir emek kenti olan Bursa'da, partimizin rotasını emekçilerden yana belirleyip bu anlayışla yola çıkıyoruz. Siyaseti elitlerin elinden alıp, halkın nasırlı elleri ve öfkeli yüreği ile buluşturmak zorundayız. Parası olanların, yoksullar hakkında konuştuğu, yoksul olanın payına ise susmanın düştüğü adaletsiz bir siyaset ortamının, Bursamız ve ülkemiz için hiçbir sağlıklı sonuç doğurmayacağı açıktır.
Vereceğimiz mücadeleyi sol değerler üzerinden inşa edemezsek, yoksul halkımız, iktidarın karanlık siyasetine çaresiz bir şekilde onay verecektir. Aday olmamın en büyük sebebi, partimin cevherinde yatan halkçı anlayışı, örgütün her alanına yaymak ve halkımızı seçeneksizlikten kurtarmaktır.
Öncelikli hedefimiz, parti içindeki birlik ve beraberliği arttırıp, örgütsel mücadelemizi ayağa kaldırmak olacaktır. Bursa'da en son 46 sene önce yerel seçimleri kazanmış bir partinin, bugün kendi içinde türlü anlaşmazlıklara düşmesi her şeyden önce kabul edilebilir bir durum değildir. Dolayısıyla bizi biz yapan değerlerde ortaklaşmalı ve dönüştürücü bir ilişkiyi inşa ederek, kenetlenmiş bir şekilde yerel seçimlere girmeliyiz. 19 yıldır sayısız kent suçu işleyen ve Bursa'yı yaşanmaz hale getiren anlayışa son verip, Bursa Büyükşehir Belediyesi'ni kazanmak ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin iktidarını bu kentte kurmak mecburiyetindeyiz.
Parti içinde sağlayacağımız birlik ve beraberlik anlayışını, bu kentin ilerici güçlerinin tamamına yaymak bir başka mecburiyettir. Eğer devletleşmiş bir partiye karşı mücadele ediyorsak, muhalefet güçlerini aynı cephede toplamalıyız. Ben; emekçilerin, sendikaların, meslek örgütlerinin, akademik odaların, derneklerin, sivil toplum kuruluşlarının içinde bulunduğu bir muhalefet cephesini yaratmaya adayım. Bizler , bu cephenin önderliğini yapabilecek en büyük örgütlü gücüz ve tarihsel sorumluluğumuzun farkındayız.
Nasıl bir siyasi mücadele vereceğimizin tarifi, Atatürk devrimleri uğruna can veren, yürekli gazeteci Uğur Mumcu'nun sözlerinde saklıdır aslında : "Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini, yüreğimizde yaşayarak..." mücadele vereceğiz.
Son olarak, sizlere ve kurumunuzda görev alan tüm emekçilere saygılarımı sunarım. En kısa sürede buluşmak dileğiyle...