Günümüzde dijital varoluş, hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş durumda. Ancak, bu dijital varoluş çabası fazlalaştığında, varoluşumuzdan bizi ayırmaya başlar. Sosyal medyada sürekli olarak hayatta ve gündemde kalma çabası, bireylerin kendi kimliklerini kaybetmelerine ve başkalarının yaşamlarını kopyalayarak yaşamaya başlamalarına yol açar. Bu kopyala-yapıştır yaşam stili, kişilerin özünden ve kimliğinden uzaklaşmalarına neden olur. Sonuç olarak, birçok kişi "Yapıyorum ama yine de mutlu olamıyorum" söylemiyle karşı karşıya kalır.
Başkalarının yaşam tarzlarını kopyalamak, bireylerin kendilerini keşfetmeden, başkalarının doğruları, istekleri ve beklentileri ile yaşamalarını sağlar. Bu, sonunda büyük bir boşluk hissine yol açar. Dijital detoks, bireylerin kendilerine dönmelerine, kıyaslama yapma alışkanlıklarını azaltmalarına ve öfke problemleriyle başa çıkmalarına yardımcı olabilir. Sosyal medyada başkalarının hayatlarını veya sahip oldukları imkanları gördüğümüzde, bu durum öfke ve kıskançlık duygularını tetikleyebilir. Sosyal medya platformları, beden dismorfik bozukluklarına, sosyal performans kaygılarına ve başarısızlık hissine de katkıda bulunabilir.
Dijital detoks, bireylerin FOMO (Fear of Missing Out - Bir şeyleri Kaçırma Korkusu) duygusuyla başa çıkmalarına da yardımcı olabilir. FOMO, sosyal medyada sürekli olarak başkalarının ne yaptığını takip etme ihtiyacıyla ilişkilidir ve bu, yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Dijital dünyada fazla vakit geçirmek, günlük aktivitelerin kalitesini azaltır ve bireylerin yaşamdan kopmalarına neden olur.
Dijital detoks, bireylerin kendileriyle daha derin bir bağ kurmalarını, içsel dünyalarını keşfetmelerini ve daha kaliteli sosyal ilişkiler geliştirmelerini sağlar. Dijital dünyadan uzaklaşmak, zihinsel ve duygusal sağlığımızı olumlu yönde etkiler. Kendimize daha fazla zaman ayırmak, içsel huzurumuzu ve mutluluğumuzu artırır.
Uzman Klinik Psikolog Aslı