Kategoriler

BÜLENT ARINÇ’IN TARİHİ UYARILARI KUL HAKKI İLE KUR HAKKI

AK Parti kurucusu ve eski Meclis Başkanı Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç bazı AKP de yanlış giden işler için açıklamalarda
bulunur,yöneticileri uyarır.
İstanbul seçimlerinin iptal edilmemesi için açıklamalarda
bulunarak,seçimler iptal edilirse Ekrem İmamoğlu’nun çok büyük bir
oy farkı ile yeniden seçileceğini söylemişti.Dediği oldu.İkinci
seçimde İmamoğlu 800 bin oy farkı ile seçimi aldı.
Bu yola AKP sürükleyenler şimdi AKP Genel Merkezinde rahat rahat
oturuyorlar.
Bülent Arınç şimdi tarihi ikinci uyarıyı yapıyor.
Ekrem İmamoğlu ile uğraşmayın ,mağdur ederseniz milletten çok
kötü bir tokat yersiniz anlamında uyarıyor ve AKP yöneticilerine
sesleniyor.
Buna benzer açıklamalar Şamil Tayyar’da yapıyor.
Öyle gözüküyor ki daha bu iç kavga giderek büyüyecek
KUL HAKKI İLE KUR HAKKI…
İktidarın, zenginlerin bankadaki paralarını korumak için dolara endeksli
faiz garantisi veren kararının ardından bazı insanların sokaklarda
halay çekerek sevinç gösterileri yaptıklarını gördüğümde bir dindar
olarak içimde derin bir yaralanma hissettim. Bu nasıl bir şeydir
Allah’ım… Ülkeyi yönetenler fakir-fukaradan topladıkları vergilerle
zenginlere dolar üzerinden faiz garantisi veriyor ve bazıları bunu adeta
bir bayram kutlamasına çeviriyor.
Herkesin daha iyi anlaması için meseleyi açıklığa kavuşturmakta yarar
var; iktidar anayasanın eşitlik ilkesine aykırı bir şekilde aldığı son
kararla milletin vergilerini açıkça zenginlerin emrine sunuyor. Yani
milletin rızası olmadan ‘kul hakkı’ üzerinde tasarrufta bulunuyor.
İşin en vahim olanı da bu karara en çok dindar kesimlerin seviniyor
olmasıdır… Genellikle hocaların hutbelerde söylediği şudur: Allah,

tövbe etmeleri durumunda insanların bütün günahlarını affeder, kul
hakkı hariç… Haklarına tecavüz ettikleri insanlardan helallik
almadıkları sürece Allah o günahlarını affetmez.
İktidarın 84 milyonun vergilerini fütursuzca kullanarak sahnelediği yeni
ekonomik oyunun, bir başka ifadeyle ekonomiye Amerikan dolarını
kayyım atamasının sonuçlarını ve de acı faturasını pek de uzun
olmayan bir süreçte net olarak göreceğiz.
Ama şunu biliyoruz ki 1970’li yıllarda denenen ve sonunda Türkiye’yi
70 sente muhtaç eden köhne sistemin, sanki yeni bir icatmış gibi
bugün yeniden uygulamaya sokulması ülkenin fukaralığını daha da
derinleştirecektir. Her ne kadar TÜİK kağıt üzerinde enflasyonu yine
düşük gösterecek olsa da muhtemelen gerçek enflasyon daha da
artacak ve ucuz ekmek kuyruğunda göz yaşı döken insanların acıları
artarak devam edecektir.
Ancak hemen belirtelim, faizlerin dolarla garanti altına alınması işlemi
sanki “Nas” söylemiyle meşrulaştırılıyormuş gibi bir algı
oluşturmaktadır ki bu dine yapılabilecek en büyük haksızlıktır.
Evet ülkeyi yönetenlerin iktidarlarını tahkim etmek ve ekonomideki
çaresizliklerini örtmek için dini değerleri araçsallaştırmaya her
zamankinden daha çok ihtiyacı var. Ama bu tür söylemlerin ne tür
tahribatlar yaratacağının farkında olduklarından emin değilim…
Şimdi soru şu; bugün ekmek kuyruklarında bekleyen, kiralarını
ödemekte zorlanan insanlar, iktidarın bu dini söylemlerine inanarak
yaşadıkları yoksulluğun faturasını dine yüklemeye kalkarlarsa bunun
vebalini kim ödeyecek?
Unutmayalım ki iktidarın doları taçlandırdığını bile göremeyen ve “dış
güçleri yendik” diye sokaklarda halay çekenler, yarın ekmeklerinin
daha da küçüldüğünü gördükçe başka türlü konuşacaklardır.
Maalesef iktidar hiçbir iktisat literatürüyle izahı mümkün olmayan çılgın
projeleriyle sadece Türkiye’nin ekonomik geleceğini karartmıyor,
insanların dinle olan bağlarını da zaafa uğratıyor.
Ve korkarım ‘kul hakkı’nı dikkate almadan yazılan bu hikayenin
sonunda hepimiz kaybedeceğiz…

Yorumlar