Nerden nereye...
Yakalanmadan önce Türkiye"ye meyden okuyan terörist başı Abdullah
Öcalan şimdi Türkiye"de sahalara dönüyor,
Sene 1999, Abdullah Öcalan başarılı bir istihbarat operasyonuyla
yakalandı ve Türkiye’ye getirildi. Operasyonun akşamına Öcalan’ın
helikopterdeki görüntüleri tüm televizyonlarda yayınlandı.
Öcalan’ın ağzından dökülen cümleleri tüm Türkiye TV ekranlarından
izledi:
“Eğer bir hizmet imkanım olursa yaparım. Onun dışında bana bir şey
söylemeyin. Eğer bir hizmet gerekirse yaparım.”
Çok kişi bu cümleleri örgütün tükenişi, çözülmesi olarak yorumladı;
takipçileri “Bunları baskı altında söyledi” dedi, dikkate almadı. Sonra
köprünün altından çok sular aktı.
Aslında Öcalan iktidarla işbirliğine hazır olduğunu 2019 yerel seçimleri
öncesinde, bir akademisyenle ilettiği mektubunda belirtti. Kürt seçmene
özetle “Ekrem İmamoğlu’na oy vermeyin” dedi.
Anladığım şu, Abdullah Öcalan, fikrine önem verilen, kamuoyu
yaratabilen, reel siyasete yön verebilen biri olmak istiyor. Bu potansiyeli
taşıdığını düşünüyor. Kısacası güce bir yerinden tutunmak istiyor.
DEM Parti heyeti Adalet Bakanı Tunç ile görüştükten sonra Öcalan’la
ilgili şunları söyledi:
“Bunun dışında oraya farklı heyetlerin gitmesi, farklı milletvekillerinin,
farklı siyasi partilerin, aydınların, yazarların, gazetecilerin gitmesi ve
yine Sayın Öcalan’ın görmek istediği, görüşmek istediği bazı aydınların,
yazarların, gazetecilerin adaya gitmesi, onunla temasta bulunmasının
çok önemli olduğunun altını çizdik. Bu nlamıyla, bu konuda da
bakanlığın hızla adım atması gerektiğini ifade ettik.”
Öcalan, muhtemelen İmralı Adası’nda kalmaya devam edecek. Ancak
orada kendisine ev/ofis koşulları oluşturulmasını istiyor. Gazeteciler sık
sık gelsin gitsin, demeçler versin. Köşe yazıları, kitaplar yazsın istiyor.
Öcalan “önemli” olmak, reel siyasette bir ağrılık merkezi olmak istiyor.
30 bin kişinin katili, hüküm giymiş bir terör örgütü liderinin böyle bir
“merkez” olmasını halk nasıl sindirecek? Muhtemelen Erdoğan,
kendisini bir miktar mesafeli tutacak; kamuoyundan gelen tepkiye
bakacak, “devletin var bir bildiği” söylemini işlemeye çalışacaktır.
Cumhur İttifakı’na tam gaz destek veren Öcalan, önümüzde
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın elinin altında bulunan panik
butonlarından biri olsa fena mı olur?
Nasıl olsa DEM’de Öcalancı çizgi, “CHP sürece tam da destek vermedi”
bahanesiyle iktidara eklemlenmeye eğilimli. Hem iktidar hem de Öcalan
açısından kazan/kazan durumu ortaya çıkabilir.
“Kazan/kazan” derken, ortaya çıkan yeni siyasi denklemde iktidarın ve
yeni üyelerinin kazanmasından bahsediyorum elbette Türkiye’nin değil.
Bunun için Muhalif siyasiler yoğurdu üfleyerek yemeye devam
etmektedirler.