banner13

24 Mart 2021 yılında yapılan AK Parti kongresinde ilk hata yapılmıştır.
Bunu AK Partili seçmen ve teşkilatlar açıkça dile getiriyorlar.
2019 Yerel seçimleri kaybeden Genel Merkez yönetimi kongreden sonra bir iki
değişiklik ile yenilendi.
Buna yenilemek denirse.
50 Kişilik MKYK değişmedi 25 kişi artırıldı.
Peki yerel seçim yenilgisi tek kişiye mi yüklenmek isteniyordu.
Yenilgiler adaylara mı yazılıyordu?
Buna eski Başbakan Binali Yıldırım karşı çıkıyor.
Yenilgiler adaylara değil; Genel Merkez yönetimine gözler çevriliyordu.
Yaklaşan seçimlerden dolayı bakalım Genel Merkez Yönetiminde bir değişiklik
olacak mı?
Kabinede revizyon zaten çoktan bekleniliyor.
Son günlerde AK Parti içinden cılız da olsa bir takım eleştirel seslerin yükselmesi bazı
kesimlerde “AK Parti’de neler oluyor, bu eleştiriler derin bir kırılmanın işareti
midir?” şeklinde soruları gündeme getirdi.
Ancak bu eleştirileri yapanların partinin ana ekseninde yer alan ya da kurumsal söylemini
temsil eden isimler olmadığını belirtmek gerekiyor. Gerçi bugün itibariyle yeni AK Parti’nin
misyonunu gerçek anlamda kimlerin temsil ettiğini söylemek de çok kolay değil. Daha doğru
bu partinin artık bir misyonu var mı orası bile meçhul…
Zira AK Parti kendisini öylesine bir belirsizlik alanına hapsetti ki normal siyaset
terminolojisiyle tarif etmek pek mümkün değil. Bir kere bugünkü yeni AK Parti, siyaset
sahnesine çıkarken belirlediği kuruluş ilkelerinde tarif edilen demokrat-muhafazakar
bir parti değil. Yine kuruluş ilkelerinde yer alan ‘hukukun üstünlüğü’nü savunan bir
parti de değil artık.
Hal böyleyken, kendi ilkelerinden uzaklaşmış, ekonomiden dış politikaya, eğitimden
tarıma kadar her alanda yönetim zaafı yaşayan bir iktidar partisinde rahatsızlıkların
olmaması mümkün değildir. Ancak AK Parti içinde bir kırılmanın olup olmadığını
anlayabilmek için partinin kıyısından köşesinden yükselen seslere değil, ana
gövdedeki asli unsurlara bakmakta yarar var.
Böyle bakıldığında parti içinde yönetim kademesinden milletvekillerine ve teşkilatların
en alt kademelerine kadar pek çok insanın gidişattan rahatsız olduğu rahatlıkla
görülecektir.
Çünkü birazcık olsun siyasetin reelinden bakabilen ve ülkede yaşanan yönetilemezlik
krizinin iktidar açısından ne tür negatif sonuçlar üreteceğini görebilen parti yöneticileri

mutlaka vardır, daha doğrusu olmak zorundadır. Aksi taktirde ortada bir partinin
varlığından bile söz etmek mümkün olmaz ki bu eşyanın tabiatına aykırıdır.
-‘70 milyonu kucaklama’ ilkesiyle yola çıkıp, şimdilerde halkın yarısını ‘illet-zillet’ ve
de ‘terör yandaşı’ ilan ederek marjinal bir partiye dönüşmesinden rahatsızdırlar.
-Hukukun üstünlüğü ile yola çıkıp yargının siyasallaşmasından, özgürlük ve
demokrasi açığının büyümesinden rahatsızdırlar…
-Türkiye’nin, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 180 ülke
arasında 96. Sırada yer almasından rahatsızdırlar.
-Aynı şekilde Dünya Sefalet Endeksi’nde 156 ülke içinde 21. Sırada yer alarak
Venezuelle, Surinam ve Zimbabve ligine düşmesinden de rahatsızdırlar…
Bütün bu rahatsızlıklar AK Parti’de görünür bir kırılmaya yol açar mı, doğrusu
kestirmek zor. Ama bu halin, hemen bütün parti katlarında derin bir
motivasyonsuzluğa yol açtığı kesin…
İşte AK Parti için esas tehlike de bu… Unutmayalım, her seçime coşkuyla hazırlanan
AK Parti bugüne kadar hiç yaşamadığı bir motivasyon kaybıyla karşı karşıya. Aslında
seçime nasıl hazırlanması gerektiğini çok iyi biliyor ama artık hikayesi çok zayıf…
Çünkü ekonomi dahil, ülkenin temel sorunları konusunda çözüm kabiliyetini tümden
yitirmiş bulunuyor.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.