• istanbul eşya depolama
  • istanul şehirler arası nakliyat
  • kaçak bahis

    deneme bonusu

    casino siteleri

    canlı bahis siteleri

    deneme bonusu veren siteler

    bahis siteleri

    porno izle

    banner13

    Sevgili okurlarım..
    Demokratikleşme için çeşitli görüşlere sahip altı siyasi Parti bir araya gelerek
    Türkiye”nin Güçlendirilmiş Parlamenter sisteme geçmek için bir araya geldiler.
    Amaç daha müreffeh bir Türkiye,Hukukun üstünlüğüne sahip bir ülke.
    Bu altıla ittifakı aşırı sol,ortadokslar ve Cumhur ittifakı istemiyor.
    Neden?
    Türkiye uzun yıllara sari bir demokratikleşme macerası yaşıyor. Çok partili
    hayata geçtiği günden bu yana her on yılda bir yaşanan darbelerle siyasetin
    zemini tahrip edilse de, esas itibariyle hatırı sayılır bir demokrasi tecrübesine
    sahip bir ülke.
    Geçmiş dönemde bütün olumsuzluklara rağmen, demokratik kurumlar işliyordu
    ve Türkiye demokrasi liginde önemli adımlar atmıştı. Ancak tam darbeler
    dönemini kapattık ve demokrasinin yolu açıldı derken, bu kez de
    Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen alaturka modelle birlikte bütün
    demokratik kazanımlarımızı kaybederek bir kez daha başa döndük.
    Evet artık askerler yoktu ama bu defa devletin bütün kurumlarının tek kişiye
    endekslendiği, kuvvetler ayrılığının, denetleme mekanizmalarının yok edildiği
    başka bir ‘vesayet’ sistemi başlamıştı.
    Neredeyse üç yüz yıllık modernleşme hikayesinin sonunda geldiğimiz bu yeri
    Türkiye’nin hak ettiğini söylemek elbette mümkün değil. İşte tam da bu yüzden
    muhalefet partilerinin farklılıklarına rağmen oluşturdukları 6’lı masanın yeniden
    demokrasiye dönüş heyecanı yaratması son derece önemli.
    Ancak öyle anlaşılıyor ki bu heyecan AK Parti İslamcıları ve özellikle de
    Ortodoks Sol çevreleri pek mutlu etmemiş… Bunu söylerken toptancı bir
    yaklaşım içinde olamayız elbette. Çünkü biliyoruz ki ittifakın
    oluşturduğu “mutabakat metni” muhalefeti oluşturan partilerin tabanında
    güçlü bir heyecan dalgası yaratmış bulunuyor. Dolayısıyla memnuniyetsiz
    kesimlerin azınlıkta olduğunun altını çizmekte yarar var.
    Ama hemen belirtmek gerekiyor ki muhalefet ittifakının ortaya
    koyduğu “demokratikleşme vizyonu”na karşı özellikle bazı sol gazete ve
    televizyonlardan yükselen itiraz sesleri tatsız bir hava oluşturuyor.
    Cumhuriyet’te yayımlanan bir yazıdaki şu satırlar bu memnuniyetsizliğin önemli

    bir göstergesi niteliğindedir.
    Ayrıca yazıda, mutabakat metninde 1960 darbesinin eleştirilmesi de bir
    bakıma ‘sapma’ olarak nitelendiriliyor. Yani ‘darbe eleştirisi’ Ortodoks Solu
    son derece rahatsız etmiş…
    Oysa bugün içinde bulunduğumuz sıkıntılı dönemden çıkış açısından, farklı
    kimliklere ve farklı hedeflere sahip partilerin demokratik değerler ortak
    paydasında buluşarak ülkenin sorunları konusunda çözümler üretiyor olmaları
    tarihi bir imkan. Bu aynı zamanda CHP ile ilgili zihinlerdeki geleneksel algının
    değişmesi ve geniş toplum kesimleriyle buluşması açısından da çok önemli bir
    fırsat. Ama ne yazık ki CHP’nin hinterlandında yer alan bazı Ortodoks ve
    ulusalcı kesimlerin Kemal Kılıçdaroğlu’nun değişim çizgisini
    anlayabildiklerini söylemek pek mümkün değil.
    Hayatlarının hiçbir döneminde anayasal demokrasiye pek de prim vermeyen
    ulusalcı ve Ortodoks Sol kesimler, bugün itibariyle çok açıktan söyleyemeseler
    de aslında bir yolunu bulsalar darbe dönemlerinin şekillendirdiği demokratik
    dünyaya kapalı bir Türkiye’nin yeniden ihyası için övgüler dizecekler. Ama
    Türkiye artık o günleri geride bıraktı ve kimse darbe dönemlerinin Türkiye’sini
    özlemiyor.
    Talihsizlik o ki dünya değişse de bizim Ortodoks solcularımız, 1940’lardan 21.
    Yüzyıla gelmeye pek niyetli değiller. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinde de gördük
    ki kıyıda-köşede kalmış Ortodoks solcular, romantik Marksistler bir
    anda Putin’n arkasında sıralanıverdiler…
    Aslında ‘değişim’ vurgusu yaparken bir yanılgıya da düşmemek gerekiyor. Bir
    kere herkesin demokratik bir dünya tasarımı içinde olması gerekmiyor. Bütün
    toplumlarda olduğu gibi Türkiye’de de kendi dünyaları içinde kalmayı tercih
    eden marjinal gruplar, ideolojik yapılar her zaman olacaktır. Ayrıca demokrasi
    de herkesin tornadan çıkmış gibi fabrikasyon zihniyet üretimi yapan değil,
    farklılıklarla zenginleşen bir sistemdir.

    Avatar
    Adınız
    Yorum Gönder
    Kalan Karakter:
    Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
    Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

    banner22

    banner21