Öne Çıkanlar BUSİAD Btü Kedi BTSO Türkiye

2 milyon 339 bin 809 öğrenci 436 gündür eğitim alamıyor!

23 Mart 2020 tarihinden günümüze genel olarak uzaktan öğretim yapılmaya çalışıldı. Bu süreçte ek
öğretmen, sağlık ve temizlik görevlisi ataması yapılmadı, okulların fiziksel ihtiyaçları da tam anlamıyla
karşılanmadı. Geçtiğimiz aylarda okullarda yüz yüze eğitime geçildiği süreçte, öğretmenler ve idareciler
“maske, mesafe, hijyen” kuralının sağlanamadığı, okulların fiziki şartlarının salgın koşullarına uygun
olmadığı ve okullarda yeterli personel bulunmadığı gibi sorunlara dikkat çekmekteydi. Aradan geçen
süreçte yüz yüze eğitime dönüş için bu eksiklerin tamamlanmasına yönelik çağrılarda bulunduk.
Ancak bu yönde göstermelik önlemlerin ötesine geçilebilmiş değil!
Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu noktada yalnızca bir "Eğitim Kurumlarında Hijyen Şartlarının Geliştirilmesi ve
Enfeksiyon Önleme Kontrol Kılavuzu" hazırlaması yeterli değildir. Öğrencilerimizin 15 aydır uzak kaldığı
okullarının salgının yayılım merkezine dönüşmesinin önüne geçecek koşulların sağlanmasının yanı sıra,
tüm eğitim emekçilerinin aşılarının vakit kaybetmeden tamamlanması ve okullarda salgın riskini önlemek
için hızlı test yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde, öğrenciler için evlerinden sonra en güvenli yer
olması gereken okullar, bir salgın riski merkezine dönüşecektir.
Öğretmenlerimizin öğrencilerine, öğrencilerimizin sınıflarına ve arkadaşlarına, öğretmenlerine
kavuşmasını hepimiz isteriz; ancak bunu sağlamak için gereken tedbir ve önlemleri dikkate almak
önceliğimiz olmalıdır.

Veliler bilinmezliklerle baş başa bırakılıyor!

Yüz yüze eğitimin velilerin tercihine bırakılması ile, MEB yine sorumluluk almadı ve yaşanan tüm
ikilemlere rağmen salgın sürecinde veliler yeniden bilinmezliklerle baş başa bırakıldı. Çocuğunu okula
göndermeyi tercih eden ya da zorunda kalan veli, ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarının, sosyal mesafeye
uygun olmayan sınıfların, hijyen eksikliğinin, test ve aşı yoksunluğunun sorumluluğunu da üstlenmek
zorunda kalacak. Uzaktan eğitim ise eş zamanlı olarak devam edecek.
2 milyon 339 bin 809 öğrenci 436 gündür eğitim alamıyor!
Ancak bu noktada uzaktan eğitime geçildiği 23 Mart 2020 tarihinden bu güne, yani tam 436 gündür
eğitime uzaktan ya da yüz yüze erişememiş öğrencileri unutmamak gerekiyor. MEB’in 26 Mayıs 2021
tarihli verilerine göre, pandemi döneminde 2 milyon 339 bin 809 öğrenci EBA’ya ulaşamadı. Ayrıca
Milli Eğitim Bakanı 2 milyon öğrenciye ulaşmakta zorlandıklarını, 1 milyon öğrenciye hiç ulaşamadıklarını
belirtti.
Ancak bu süreçte öğrenicilerin tablet bilgisayar vb. eksiklerini karşılamakla övünen MEB tarafından
sadece 664.157 tablet dağıtımı yapıldı.
Eğitimde yaşanan sorunlar yalnızca bir “telafi” ile çözülmekten çok daha büyük boyutta!
Uzaktan eğitim, eğitimde var olan eşitsizliklerin artmasına ve öğrenciler arasında var olan makasın
derinleşmesine neden oldu. Pandemi döneminde öncelik, eğitimde açılan makasın kapatılması ve
eşitsizliklerin giderilmesiydi, bu doğrultuda ek programların yapılmasıydı; ancak Milli Eğitim Bakanlığı bu
yönde yeterli bir girişimde bulunmadı.
Eğitimde yaşanan sorunlar yalnızca bir “telafi” ile çözülmekten çok daha büyük boyutta ve etkidedir.
Önemli olan, makasın kapatılması için bu konuda tamamlayıcı çözümler üretip, bütünleşik çabalar sarf
edilebilmesidir. Aksi durumda makas daha büyüyecek ve öğrencilerin gelecek kaybına neden olacaktır.
Unutulmamalıdır ki bu makasın kapatılması; ekonomik sorunların çözülmesi, yoksulluğun, yoksunluğun,
işsizliğin bitirilmesi ile mümkündür.
Çok boyutlu bir eğitim seferberliği başlatılmalı!
Eğitimde derinleşen bu makasın ivedilikle, doğru bir eğitim sistemi ve planlamasıyla kapatılması
gerekiyor. Bir planlama yapılırken bu makasın ekonomik boyutu da göz önüne alınmalı, sadece Milli
Eğitim Bakanlığı’nın çalışma ve olanakları ile değil, ilgili bütün Bakanlıkların da sorumluluğunu yerine
getirdiği, çok boyutlu bir eğitim seferberliği başlatılmalıdır.
Diğer ülkelere bakıldığında eğitime erişim eşitsizliği ve pandemide yaşanan sorunların çözümü için ciddi
bir kaynak ayrıldığı görülmektedir. Bizde ise bir kaynak ayrılmadığı gibi Bakanlık tasarrufa yöneltilmiştir.

Bu makasın kapatılması ciddi olarak hedefleniyorsa (- ki iktidar tarafından makas hiç ifade edilmiyor, hep
telafi deniyor) buna ciddi bir kaynak ayırmak gerekiyor. İktidar bu makasın varlığını uzun süredir
görmezden geliyor. Oysa kabul edilip çözüm üretilmelidir.
Zorunluyken öğrencilerin imkansızlıklar nedeniyle katılım sağlayamadığı uzaktan eğitimin gönüllü telafisi
bir ütopyadır. Telafi eğitimi göstermelik değil, salgının neden olduğu kayıpların katlanarak artmasını
önlemek amacıyla, çok boyutlu bir planlama ile yapılmalıdır.
Eğitim ailesi resmi ve özel okullarda okuyan öğrenciler ile üniversite öğrencilerimizle birlikte 28 milyon
kişiye yaklaşmaktadır. Pandemi döneminde okul öncesi eğitimden üniversite son sınıfa kadar bütün
öğrencilerimiz çeşitli sorunlar ile karşılaşmasına rağmen, bu sorunların çözümü için önceliğin kendilerine
verilmediğini, sorunlarına kulak tıkandığını gördü.
Siyasetin arka bahçesi olmuş bir eğitim sistemi ile bu sorunlar çözülmez!
Geleceğimizi şekillendiren eğitim sistemimiz, ne yazık ki AKP döneminde bir ideolojik olarak şekillendirme
aracına dönüştü. Milli Eğitim Bakanlığı’na paralel bir bakanlık gibi hareket eden “Saray Komisyonu” var.
Eğitim ile ilgili kararlar kim tarafından alınıyor o da belli değil. Hatta Cumhurbaşkanlığı içindeki eğitim
kurulu paralel bir bakanlık gibi hareket etse de, gerçekte işleyiş böyle dahi değil; birbiri ile anlaşamayan iki
ayrı oluşum var.
AKP döneminde gelinen noktada eğitim, eğitim sistemini nasıl yöneteceklerini şekillendiremeyen, birinin
diğerini suçladığı, kendi aralarında bile hiçbir konuda ortaklaşamayan iki farklı yapının çatışmasında bir
sistemsizliğe dönüştü. Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu üyesi Prof. Dr. Ömer
Özyılmaz, "Bakandan kaynaklanan beceriksizlikten dolayı, bir nesli/kuşağı kaybetmek üzereyiz. Çok ciddi
önlemler alınmalıdır. Milli Eğitim'de bu başarıyı göremiyoruz. … Makamlar arasındaki hiyerarşi, bakanlık
makamının yetkisi ve onuru hiç bu denli alt üst olmamıştı” sözleriyle Milli Eğitim Bakanı’nı suçladı.
Aynı kişi tarafından atanmış iki ayrı yapı ile bu iktidarın, diğer sorunlarda olduğu gibi eğitimin sorunlarını
da çözmesi zaten mümkün değil. Eğitimin her kademesinde acilen çözülmesi gereken sorunlar varken,
iktidar temsilcileri iç çatışmalara kapılıp eğitimdeki sorunları geri plana atıyor. Siyasetin arka bahçesi
olmuş bir eğitim sistemi ile bu sorunlar çözülmez.
Veliler umutsuzluğa kapılmasın! CHP iktidarında, eğitimdeki sorunların nasıl çözüleceği, öğrenciler
arasında derinleşen makasın kapatılması için neler yapılacağı ile ilgili çalışmalarımız hazır. İkinci Yüzyıla
Çağrı Beyannamemizde de belirttiğimiz gibi, iktidarımızda eğitime yeterli kaynak aktaracağız. Tüm
çocuklarımızın eşit şart ve imkanlarda eğitim almalarını sağlayacağız.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.