Talep Bitmediği Sürece Gazeteler Var Olmaya Devam Edecek
Türkiye’deki tirajları incelediğimizde gazetenin tirajları çok parlak görünmüyor. Gazete biraz nostaljiye dönüşmeye başlayan bir şey. Biz o gazeteyi almadan 24 saat önce haberleri öğrenebiliyoruz artık. İnternetteki duruma baktığımızda ise, tıklanma oranları ve veriler bize dijitale doğru kaymanın söz konusu olduğunu gösteriyor. Evet dijitale doğru kayma söz konusu fakat, insanların gazeteye olan talebi bitmediği sürece, gazeteler de var olmaya devam edecek.
Gazeteler Tamamen Dijitale Dönecek Öngörüsü Gerçekleşmeyebilir
Dünyada da böyle bir eğilim var. Birçok yayın dijitale dönmeye eğilim gösteriyor. Fakat bazı insanlar da dokunmayı ister, aldıkları kitabın veya gazetenin her zaman başucunda bulunmasını tercih eder. Veriler ise bize kağıt ve dijital olgunun birlikte var olmaya devam edeceğini gösteriyor. Bu konuyla alakalı değişik tahminler söz konusu ama bence bu öngörüler doğru çıkmayabilir.
Dünya sıralamasında Türkiye’deki Üniversitelerin ilk 500’e Girememesinin Nedeni: “Para”
Bunun değişik sebepleri var, ama kısaca tek bir kelimeyle ifade edebiliriz: “para”. Faaliyetlere, araştırmaya, kadroya, akademisyenlere ne kadar bütçe ayırıyorsunuz bunlar önemli. Ayrıca ülkenin kültürel ve siyasi göstergeleri de önemli. Birbirini tetikleyen unsurlar var. Kurdaki dalgalanmalar ve toplumsal yapı da üniversiteleri etkiliyor. Üniversiteyi ülkedeki yapıdan farklı düşünemezsiniz. Ekonomik ve kültürel yapı ne durumdaysa, üniversiteler de buna yakın dengede duruyor.
Öğrencilerin Okumaya Ayırdıkları Süre Yerlerde Sürünüyor
Dünyada böyle değil. Kitap yayıncılığı ülkemizde son yıllarda farklı boyutlara girmeye başladı. Kitap fuarları hemen hemen her şehirde yapılan bir etkinlik. Bayağı da talep görüyor. İnternet de kitap satışlarının yapıldığı ortamlardan biri. Bir şekilde arz var. Ama ilginçtir kitap okuma da ciddi sorunlar yaşıyoruz. Önceden kitap okumaya televizyon engel görünürdü, şimdi internet çıktı. Kitabın yine ciddi bir düşmanı ve rakibi söz konusu. Bazı kitaplar çok satabiliyor, bu da yazarın popüleritesinden dolayı veya başka nedenlerden dolayı oluyor. Akademik hayatta ise, öğrencilerimizin okumaya ayırdıkları zaman ciddi düzeyde yerlerde sürünüyor diyebiliriz. Bizim bunun sebeplerini daha iyi analiz etmemiz gerekiyor. Öğrenci arkadaşların kitap okumaktan ve alanında kendini geliştirmekten kaçınmaması ve bu alana emek sarf etmesi gerekmekte ki, gelişim ve öğrenme açısından kendini ifade etme biçiminde ve kullandığı kelime sayısında da olumlu gelişmeler olsun.
Kağıt Gibi Kritik Bir Konuda Dışa Bağımlıktan Kurtulmalıyız: Kenevir Alternatif Olabilir
Kapatılan SEKA’nın yeniden açılması, devletin bu konuda ciddi bir adım atması ve kağıt konusunda dışa bağımlılıktan acil kurtulması gerekiyor. Sonuçta ülkemiz gelişmiş ve bunu yapabilecek bir ülke. Kağıt gibi kritik bir noktada dışa bağımlılıktan kurtulmamız lazım. Çevresel boyuttan bahsediliyorsa eğer bunun da alternatif yolları var. Farklı bitkilerden üretilen ve ormandan çok daha verimli olan maddeler var. Kenevir gibi bir endüstriyel madde söz konusu, kağıt üretiminde de verimli olarak kullanılabilen bir bitki. Bunu ilgi alanında çalışanların değerlendirmesi lazım. Bu tür bitkilerden daha düşük maliyetle, kontrollü bir biçimde üretim yaparsak bu sorun kısa zamanda çözülebilir.
Vakıf Üniversitelerinde Ticari Bakış Var
Maalesef bazı vakıf üniversiteleri dışında bu işi hakkıyla yerine getiren bir vakıf üniversitesi yok. Akademik kadronun niteliği yeterli diyebileceğimiz vakıf üniversitelerinin sayısı, bir elin iki parmaklarını geçmeyecek durumda. Yüksek öğretim kurumlarının vakıf üniversitelerini denetlemesi gerekiyor. Yapılan denetlemenin de ben sağlıklı yapıldığını düşünmüyorum. Akademik kadronun niteliğine önem verilmiyor, ekonomik kaygılar ön planda ve ticari bakış var. Bir bölüm açılması ve 4 yıl boyunca öğrencilerin 3 öğretim görevlisiyle beraber bir lisans programının götürülmesi söz konusu. Bu sağlıklı değil. Sadece ticari amaçla eğitim verilme anlayışının terk edilmesi ve YÖK’ün bunu çok ciddi derecede denetlemesi lazım. Devlet üniversitelerinin de akademik kadrosu yeterli ama fiziksel şartları yetersiz. Öğrenciye vakıf üniversiteleri cazip gelebiliyor. Formül çok basit; devlet üniversitelerine iyi fiziksel şartlar, vakıf üniversitelerine de nitelikli akademik kadro gerekiyor. Bu formülü yerine getirirsek, yüksek öğretimin de kalitesi yükselecektir diye düşünüyorum.