Göçmen sorunu Türkiye’de hiç bitmedi.
Dün Irak,Afgan bugün Suriyeli,
Son beş yıldır Türkiye’nin hiç bitmeyen gündem maddesi Suriyeli
göçmenler… Sokaktaki insandan siyasi partilere ve iktidar cenahına
kadar herkes ülkemize gelen göçmenleri göndermek için derin
analizler, stratejik planlar yapıyor.
Bilindiği gibi ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu başından
itibaren Suriye rejimiyle konuşarak güvenliklerini sağlamak şartıyla
mültecileri gönüllü bir şekilde evlerine göndereceklerini söylüyor.
İktidar cenahı ise ne yapacağına bir türlü karar veremeyen telaşlı bir
hal içinde… Bu yüzden de neredeyse her ay başka bir göçmen
söylemiyle karşımıza çıkıyor.
2023 yaklaşırken muhtemelen iktidar, seçmenlerin öfkesinin sandığa
yansımasından korkmuş olmalı ki göçmenleri gönderme şarkıları
söylemeye başladı. Bunun için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın
son dört yıl içindeki Suriyelilerle ilgili açıklamalarına baktığımızda
fotoğrafı daha net olarak görebiliriz:
-“Seçimin ardından tüm Suriye topraklarını güvenli hale getirmeyi ve
misafirlerimizin tamamının evlerine dönmelerini sağlamayı
hedefliyoruz.” (2018)
-“Biz kovamayız, onları bombaların altına gönderemeyiz. Çünkü bizim
kardeşlik anlayışımız bu.” (2019)
-”Bu güzel ülkemizde ana muhalefetin başındaki ve yanındakiler
‘seçimi kazandığımızda mültecileri ülkelerine göndereceğiz’ diyorlar.
Biz göndermeyeceğiz. Çünkü biz ensarın ne olduğunu, muhacirin ne
olduğunu çok iyi biliriz. (Mart 2022)
-”Suriyelileri onurlu bir şekilde ülkelerine göndereceğiz.” (Nisan 2022)
Görüldüğü gibi iktidarın göçmenlerle ilgili politikası her gün başka,
başka… Ne yazık ki iktidar son dönemde, Türkiye’nin en yakıcı

sorunlarından birisi haline gelen ekonomik krizden dış politikaya kadar
hiçbir alanda çözüm odaklı bir yaklaşım ortaya koyamıyor. Bu
konudaki son çaresizlik örneği de göçmenler… İşin başında düğme
yanlış iliklendiği için mülteci meselesi de maalesef içinden çıkılmaz bir
kördüğüme dönüşmüş bulunuyor. Çünkü iktidar hiçbir plan ve strateji
yapmadan Suriyeli göçmenleri düzensiz bir şekilde ülkenin
sokaklarına terk etti ve onları yoksullukla boğuşan Türk toplumunun
öfkeli bakışlarıyla baş başa bıraktı. Bu meselenin en dramatik olan
tarafı da ülkede ‘yabancı düşmanlığı’ fitilinin ateşlenmiş olmasıdır.
Bir kere hemen belirtelim, evlerini, barklarını, yurtlarını terk eden bu
insanlar piknik yapmak üzere buraya gelmediler. Nedense kimse
Suriye dramının başlangıcını hatırlamak istemiyor. Arşivlere yeniden
dönüp baktığımızda gördüğümüz gerçek şudur; Esat denen diktatör
özgürlük gösterileri yapan kendi halkına ateş açacak kadar gözü
dönmüş ve sonunda olaylar büyüdükçe diktatörün katliamları da
dayanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Bu arada iç savaşın ateşi büyüdükçe
insanlar bu cehennemden kaçmak zorunda kalmışlardır.
Ancak bütün bunlar, iktidarın Suriye konusundaki politikasızlığını ya
da yanlış politikalarını örtmek için bir mazeret olamaz. Oysa daha işin
başında sınırlarda ciddi kontroller yapılabilir, ülkeye gelen insanların
şehirlerdeki iskanı belli bir plan ve programa bağlanabilirdi. Daha da
önemlisi akılcı entegrasyon politikalarıyla göçmenlerin Türk
toplumuyla uyumu kolaylaştırılabilir ve doğal olarak yeni toplumsal
travmaların oluşması önlenebilirdi.
Ama ne yazık ki iktidar meselenin bu boyutuyla hiç ilgilenmedi,
sonunda belli bölgelerde gettolar oluştu ve o şehirlerde işsizlikten
bunalan, yoksulluk utancı yaşayan insanlarda Suriyeli göçmenlere
karşı müthiş bir öfke birikimi oluştu. Ama bilelim ki giderek ırkçı bir
tavra dönüşen bu yabancı düşmanlığı Türkiye’ye yakışmıyor, çünkü
Türkiye toplumu her zaman mağdura, mazluma kucak açan bir toplum
olmuştur.
Dolayısıyla Suriyelilere yönelik öfkeli söylemleri, yan bakan duruşları
bu toprakların kadirşinaslığı ile bağdaştırmak mümkün değildir.
Ayrıca Türkiye’deki işsizliğin, zamların ve fukaralığın sorumlusu da
göçmenler değil. Bugün itibariyle ekonomiyi dönülmez akşamın
ufkunda belirsizliğe terk eden “faiz sebep, enflasyon
sonuç” formülünü de göçmenler icat etmedi.

Bilelim ki göçmenler meselesi son derece hassas bir konu, iktidar
dahil bütün siyasi partilerin daha dikkatli bir dil kullanmaları ve
meselenin insani boyutunu asla göz ardı etmemeleri gerekiyor.
Bu saatten sonra kim göçmenler üzerinden siyasi rant hesabı yaparsa
kaybeder, unutmayalım bize sığınan insanları zorla gönderemeyiz. Bu
hem uluslararası hukuk açısından hem de insani olarak mümkün.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner22

banner21