Geçen hafta TBMM Genel Kurulrunda iki yasa paldır küldür geçti.
Birisi milletin cebini yaktı.Diğeri ise hayalleri ve beklentileri yani ümitleri yıktı geçti.
Önce trafik yasasına İç İşleri Bakanı’nın açıklamaları çerçevesinde bakalım.
Bakan Ali Yerlikaya şöyle açıklıyor: “Amaç, ölümlü ve yaralanmalı kazaları
azaltmak. Ek olarak trafik güvenliğini artırmak ve caydırıcılığı güçlendirmek.”
-Hız limitleri
-Emniyet kemeri
-Alkollü araç kullanmak
-Ambülansa yol vermemek
-Drift atmak
-Kaza yerini terk etmek
Özellikle yerleşim yeri dışında aşırı hız yapanlara ciddi yaptırımlar geliyor. Mesela
90’la gitmeniz gereken yerde 140’la gidiyorsanız ehliyetiniz alınacak. Geçiş
üstünlüğü olan araçlara yol vermeme cezası 15 bin TL. Yakın takip 5 bin TL.
Trafik kuralları için öncelikle trafik şartlarının sağlanması gerekir. Mesela bir yolda
90 km hızla giderken birden 30 km limit geliyor. Fren yapmanız zaten başlı başına
suç ama fren yapmazsanız da hız limitinden ceza yersiniz.
Kısaca kamunun da bir düzenleme ile sorumluluklarını yerine getirmesi gerekiyor.
Sola dönüş kavşağı koymadan dönüş lambası koyuyorsanız şerit izleme nasıl
uygulanacak?
Cezalara birdenbire çok aşırı zamlar yapıldı. Elbette caydırıcılık açısından önemli
ama konu bir bütün olarak ele alınmalıdır.
Mesela sabahları anayollar trafik polisleri ile dolu: Tam işe gidiyorsunuz birden
polis “çek kenara, dur -ehliyet ruhsat ver” diyor. Oysa arka sokaklarda okul
önlerinde ne polis var ne devriye. Yolun ortasına bırakılıp dörtlüleri yakılmış
arabalar yeni moda.
Şimdi en kritik noktaya gelelim: Yeni trafik yasasında mesela yaya geçidinde yaya
öldürmenin cezası ne oluyor?
Asıl noktalar çok önemlidir. Mesela kırmızı ışıkta geçerek kazaya-ölüme sebep
olmanın cezası nedir? Bakınız bu bahsettiklerim cinayete teşebbüs suçlarıdır.
Yani yeni yasada trafikte para kısmına baktık ama can kısmına baktık mı?
Ya da diyorum ki, trafik bahanesi ile para toplamayı mı amaçlıyoruz? Şu anki tablo
tam da bunu gösteriyor.
CEZA İNFAZ YASASI
Bir zamanlar “idamı getirin onaylayalım” diyorlardı. Canice suçlara güya ceza
vereceklerdi.
Sonra ortaya çıktı ki, o canileri tek tek veya toplu şekilde infaz indirimleri ile
sokağa salanlar da kendileriymiş.
Ülkede twit atmayı cinayetten ağır suç haline de kendileri getirmiş. Katiller,
tecavüzcüler vs twit atanlardan, gösteri yapan öğrencilerden daha kısa sürede
sokağa salınabiliyor. Hatta bazı katiller içeri bile girmiyor.
Ve diyorlar ki, “Suç işleme özgürlüğü algısını kırmak için küçük suçluları da içeri
atacağız”
Sanırsınız ki, gösteri yaptılar diye öğrencileri zindanlara atmamışlar; sanırsınız ki,
haber yaptılar diye gazetecileri içeri atmamışlar; sanırsınız ki, boş boş iddialarla
muhalifleri kodeslere tıkmamışlar.
Tek dertleri küçük suçlardan yatmayanları hapislerde yatırmakmış.
İyi ama toplumun derdi küçük suçlar değil ki, toplum büyük suçların
affedilmesinden muzdarip.
Ama süs bitkisi olarak küçük suçları kullanıyorlar.
Kısaca AK Parti hep perde önünde bir makyaj kullanıp perdenin arkasında asıl
amacına giden bir parti. Süsleme sanatı yani.
Sorsanız güzel bir makyaj var; ama gerçeğe baktığınızda bambaşka bir düşünce
veya amaç var.
Hatta son anayasa değişikliği için ne diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan: Sade ve
anlaşılabilir bir Anayasa. Türkçemiz yetmiyormuş da o yüzden uymuyorlarmış
Anayasa’ya.
Edebiyat dersi mi verseydik.
Yeni Anayasadan önce yeni bir zihniyet ve tam bağımsız bir yargı bu işleri düzeltir.