Öne Çıkanlar BUSİAD Yankı Engelsiz futbol DİKKAT

SARAH JIO’NUN YENİ ROMANI “PARİS’TEN ÇİÇEKLERLE” ÇOK SATANLARDA!

Yayınladığı günden bu yana binlerce okura ulaşarak çok satanlarda yerini alan romanının tanıtımı için Türkiye’ye gelen ve okurlarının yoğun ilgisiyle karşılaşan Sarah Jio, “Türk okurlarımın bana gösterdikleri ilgiden ve Türkiye’de olmaktan çok mutluyum,” dedi.

Okuyucusunu 1940’ların Paris’ine götürdüğü romanından “Paris’e aşk mektubum!” diye bahseden Sarah Jio, Paris’ten Çiçeklerle’de biri günümüzde diğeri ise 1940’larda Paris’te yaşayan iki kadının iç içe geçen hikâyelerine hayat veriyor.

Kitaplarında aşkın ve iyiliğin her zaman kazanacağına inanan Sarah Jio, Paris’ten Çiçeklerle’de 1940’lı yılların savaşla yıpranmış Paris’inde gönül yaralarını ele alırken günümüzde ise direnmeyi, affetmeyi ve sevmeyi anlatıyor.

Kitap Hakkında:

Nilüfer çiçekleri yürek parçalayıcı yolculuklardan geçer. Tohumları toprakla, artıklarla ve birbirine giren köklerle kaplı bulanık bataklık suyunda filizlenir. Çiçek açmaları için bu korkunç karanlıkta yolunu bulması gerekir, suyun üstünde bir yerde güneş ışığının olduğunu içten içe bilmeli ya da en azından bunu umut etmeli. Böylelikle bu yolculuktan zarar görmeden çıkar ve zafer kazanmış bir şekilde çiçek açar.

1940’ların işgal altındaki Paris’inde Paris’in tüm çiçeklerini beklerken Paris’in tüm acılarını kendinde bulan bir kadın… 2000’lerde Işığın Şehri Paris’in nostaljik havasında ve aydınlığında kendi acılarıyla ve geçmişiyle yüzleşebilmek için başka bir kadının geçmişinin peşinde iz süren başka bir kadın…

Kendine özgü sürükleyici tarzıyla Sarah Jio bu romanında bulanık sularda derinlere batmış iki nilüfer olan güçlü kadın karakterlerle geçmiş ve bugün arasında köprü kurarak hayatta önemli olan şeyleri hatırlatıyor.

Bu kitabı yazarken, karakterlerimin peşinden en etkileyici kafelere, güzel balkonlara ve canım Paris manzaralarına gittim. Bu seyahatte Montmartre’nin basamaklarına tırmandım, Rue de Cler pazarındaki renkli görüntülere hayranlıkla baktım, küçük ara sokaklardaki gizli kafelerde espresso yudumladım. Hepsi unutulmazdı.

Ama bu hikâye, çikolatalı kruvasanlardan ve bir bahar günündeki Eyfel Kulesi’nden daha derinlere iniyor. Bu hikâyenin sayfaları, 1940’lı yılların savaşla yıpranmış Paris’inde, gönül yaralarını ve travmaları ele alıyor. Günümüzde ise direnmeyi, affetmeyi ve sevmeyi becerebilen veya beceremeyen karakterleri.

Bu kitap, benim Paris’e yazdığım aşk mektubum. Ve belki bir gün, bir mektup daha yazarım. Şimdilik, hayal ettiğim bu hikâyenin, karakterlerin, Paris’in her şeyinin en ince detayına kadar keyfini çıkarmanızı umuyorum.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.