CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ: İSTİKRAR DEĞİL, DERİN KRİZ
Tüm devlet kurumlarının yetkisinin tek merkezde toplandığını, bu
merkezileşmenin, özellikle 6 Şubat depremlerinde olduğu gibi, kriz anlarında
koordinasyonsuzluğu daha da derinleştirdiğini hatırlatan Sarıbal, “Bu sistemle
birlikte liyakatin yerini sadakat aldı. Devletin kurumsal yapısı tahrip edildi;
Türkiye, tek kişinin iradesine mahkum edildi. Saray merkezli yönetim anlayışı,
sadece hukuku değil, toplumsal barışı da boğdu. Tarikatlar, cemaatler ve mafya
benzeri yapılar iktidar boşluklarını doldurdu. Gazeteciler, öğrenciler,
akademisyenler, muhalif siyasetçiler susturulmaya çalışıldı; gözaltılar,
soruşturmalar ve hukuksuz yargılamalar rutin hale geldi. AYM kararlarının yok
sayıldığı, AİHM kararlarının tanınmadığı bir düzende hukuk değil, Saray’dan
çıkan söz esas alındı. Bakanlar Saray’ın memurları haline geldi. Bürokrasi felç
oldu” ifadelerini kullandı.
GENİŞ TANIMLI İŞSİZ SAYISI 7,4 MİLYON ARTTI
Başkanlık rejiminin özellikle dar gelirli kesimleri vurduğunu kaydeden Sarıbal,
7 yıllık sistemin faturasının, halkın sofrasına açlık, cebine yoksulluk, geleceğine
umutsuzluk olarak yansıdığını söyledi. 2018 Haziran’da 4.81 TL olan doların
bugün 39 TL’yi aştığını, kur korumalı mevduat gibi politikalarla halktan alınan
kaynakların, zenginlerin kasasına aktığını kaydeden Sarıbal, “Memurun, işçinin,
emeklinin cebindeki para, pul oldu Günümüzde çalışabilir 66 milyon kişinin
sadece 22,3 milyonu kayıtlı ve tam zamanlı istihdamda. DİSK-AR’ın yaptığı
hesaplamaya göre mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısı
Nisan 2025’te 13 milyon kişiye ulaştı. Geniş tanımlı işsiz sayısındaki artışın
sebebi zamana bağlı eksik istihdam ve ümitsiz işsizler ile iş aramayıp çalışmaya
hazır olanları, iş arayan ancak hemen çalışmaya başlayamayacak olanları
2
kapsayan potansiyel işgücü sayısındaki artıştır. Geniş tanımlı işsizlik Temmuz
2018’de yüzde 16,3 (5,6 milyon kişi) iken Nisan 2025’te yüzde 32,2’ye çıkarak
rekor kırdı. (13 milyon kişi) 2018’den 2025’e geniş tanımlı işsizlik oranı 15,9
puan, yaklaşık 7,4 milyon kişi artmış durumda. Geniş tanımlı işsiz sayısı sadece
bir ayda 1 milyon 240 bin, son bir yılda ise 2 milyon 229 bin kişi arttı. Emekli
olduğu için işgücüne katılmayanların sayısı 3,9 milyona geriledi. Emeklilerin
yüzde 68'i ya çalışıyor, ya da iş arıyor” dedi.
ENFLASYON SON 7 YILDA YÜZDE 788 ARTTI
AKP hükümetinin ilk dönemlerinde enflasyonda bir düşüş yaşanırken özellikle
Başkanlık sistemi sonrasında enflasyonun hızla arttığına dikkati çeken Sarıbal,
2005-2017 arasındaki 13 yılda yüzde 167 artan enflasyonun, son 7 yılda yüzde
788 arttığını söyledi. “Sadece bu veri bile tek adam rejiminin emek düşmanı
karakterini ortaya koymaktadır” diyen Sarıbal, “Enflasyon, emekçilerin
gelirlerini aşındırarak sermaye sahiplerine kaynak aktaran bir mekanizma.
Yüksek enflasyon dönemlerinde en ağır bedeli emekçiler öderken, varlıklı
kesimler ve iktidara yakın çevreler servetlerini katladı. Hazine ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek göreve geldikten 1 ay sonra 2023 Temmuz’unda, 2025
enflasyonunun yüzde 15 olacağını açıklamıştı. Şubat 2025'te tahmin yüzde 24
oldu. Ancak 4 aylık enflasyon yüzde 13,36’ya ulaştı. Türkiye’de yıllık enflasyon
yüzde 37,86 ile dünyada enflasyonun en yüksek olduğu 6. ülke konumunda.
Türkiye’de gıda fiyatlarındaki artış oranı yüzde 36,1 seviyesine ulaşırken, bu
oran Avrupa ortalamasının çok üzerinde gerçekleşti. Son 7 yılda ilaç ve kira
artışları yüzde 1.000’in üzerine çıktı. Tüpgaz, eğitim ve sağlık giderlerindeki
artışlar genel enflasyonun üzerinde gerçekleşti” ifadelerini kullandı.
GIDA FİYATLARI 7 YILDA 11 KAT ARTTI
Gıda maddelerinde arz yetersizliğiyle birlikte talep fazlalığının, buna ek olarak
sürekli yükselen gıda fiyatlarının gıdaya erişimi daha da zor hale getirdiğini,
Türkiye’nin gıda enflasyonunun en yoğun biçimde hissedildiği ülkeler arasında
yer aldığını vurgulayan Sarıbal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Son 7 yılda gıda
fiyatları 11 kat arttı. Patates ve dana eti 14 kat; yumurta, margarin ve kuzu eti 13
kat; meyveler 12 kat; süt, tavuk et, sebze ve makarna 11 kat arttı. Türkiye’de en
çok tüketilen gıda maddesi olan ekmekteki fiyat artışı ise 10 kat oldu. Son 7
yılda elektrik ücreti yüzde 538, benzin ücreti yüzde 634, motorin ücreti yüzde
698, doğalgaz ücreti yüzde ise 736 arttı.”
18 MİLYON 675 BİN YURTTAŞ YOKSULLUK RİSKİ İLE YAŞIYOR
2018 Haziran’dan bu yana artan fiyatlar ve hayat pahalılığı nedeniyle yaşamın
zorlaştığını kaydeden Sarıbal, “2018 Mayıs’ta açlık sınırı bin 686 TL ve
yoksulluk sınırı ise 5 bin 833 TL’ydi. Dört kişilik bir ailenin sağlıklı
beslenebilmesi için gereken harcama 25 bin TL’yi yoksulluk sınırı ise 81 bin
3
TL’yi aştı. Türkiye'de 18 milyon 675 bin vatandaş yoksulluk riski ile yaşıyor.
Maaş artışları enflasyon gerisinde kaldı. Alım gücü yok oldu, temel ihtiyaçlar
bile lüks. Yani bu ülkede çalışan da aç, emekli de aç, aileler zaten perişan.
Saray’da ise her şey tastamam. Şatafat yerinde, israf tam gaz. Bugün bir asgari
ücretli, 2018’e kıyasla 130 ekmek daha az alabiliyor. Türkiye ayrıca OECD
üyesi ülkeler arasında milli gelirine oranla sosyal harcamalara en az kaynak
ayıran ikinci ülke. Ancak 2018 yılında sosyal yardım alan hane sayısı da 3,5
milyondan 2024 yılında 4,6 milyona yükseldi” diye konuştu.
NAS EKONOMİSİ KASIP KAVURDU
2018’de “Yeni Ekonomi Modeli” adıyla başlatılan rejim ekonomisinin,
Türkiye’yi derin bir ekonomik uçuruma sürüklediğini belirten Sarıbal, “Merkez
Bankası politika faiz oranı Haziran 2018’de yüzde 17,75 iken Nisan 2025’te
yüzde 46 oldu. Erdoğan 17 Kasım 2021’de ‘Faiz sebep, enflasyon neticedir. Bu
görevde olduğum sürece faizle ve enflasyonla mücadelemi sonuna kadar
sürdüreceğim. Bu konuda nas ortada, nas ortada olduğuna göre sana bana ne
oluyor?’ dedikten sonra faizler düşürülmeye başlandı. Ancak enflasyon düşmek
yerine ortalığı kasıp kavurdu. Bu nedenle 2023 Haziran’ından başlayarak
politika faizi her ay artırıldı. Hazinenin iç ve dış borçları, mayıs ayında 134
milyar lira daha artarak 11 trilyon 64 milyar liraya kadar çıktı. 2018 yılında faiz
giderleri 71 milyar 700 milyon TL’ydi, 2024 yılı 1 trilyon 270 milyar TL olarak
gerçekleşti. 2025 yılının ilk beş ayında merkezi yönetim bütçesinden 4 trilyon 6
milyar lira vergi toplandı. 650,3 milyar TL bütçe açığı verildi. 835,7 milyar TL
yalnızca faiz ödemelerine gitti. Hazinenin 2025’te topladığı gelir vergisinin 469
milyar TL’si işçilerin sırtından kesilirken, şirketlerden alınan kurumlar vergisi
sadece 23.7 milyar TL’de kaldı. İşçi, patronun 20 katı vergi ödüyor” dedi.
YAŞAM BORÇLA, KREDİ KARTIYLA DÖNÜYOR
Milletvekili Sarıbal’ın açıkladığı rakamlara göre Türkiye’de yaşam borçla, kredi
kartlarıyla sürdürülebiliyor: “2018 Haziran ayında halkın bankalara ve finans
şirketlerine olan kredi borcu 563 milyar TL’ydi. Bireysel kredi ve kredi kartı
borçları, 5- 13 Haziran günleri arasındaki haftada, 58,6 milyar lira artarak 4
trilyon 726 milyar liraya yükseldi. Varlık yönetim şirketlerine ve TOKİ’ye olan
borçlarıyla birlikte toplam borç 4 trilyon 885 milyar lira oldu. Bireysel kredi ve
kredi kartı borçları 4 trilyon 667 milyar TL’ye yükseldi. TOKİ ve varlık yönetim
şirketlerine olan borçlarla birlikte toplam borç 4 trilyon 826 milyar TL’ye ulaştı.
Bankaların ve finans kuruluşlarının zamanında tahsil edemediği bireysel borçlar
nedeniyle icra takibine alınan alacaklar 176,3 milyar lira oldu. Kredi kartı borç
bakiyesi 2 trilyon 286 milyar liraya çıktı. Bankalar ve finans kuruluşlarının
tüketicilerden zamanında tahsil edemediği için icra takibine aldıkları bireysel
kredi ve kredi kartı alacakları ise son haftada da 1 milyar lira artarak 177,3
milyar liraya çıktı.”